25 Haziran 2022 Cumartesi

Stefan Zweig - Satranç


Gece yarısı New York’tan Buenos Aires’e hareket edecek olan büyük yolcu gemisi, kalkış saatinin o alışılagelmiş koşuşturması ve hareketliliği içindeydi. (...) Ben, bu kalabalığın biraz uzağında, gezinti güvertesinde durmuş, bir tanıdığımla konuşuyordum; tam o sırada yanımızda iki ya da üç kez flaşlar parladı (...) Arkadaşım, oraya baktı ve gülümsedi: “Gemimizde ender rastlanabilecek biri de var, Czentovic.” Ve herhalde yüz ifademden bu haberden pek bir şey anlamadığım belli oluyordu ki, bir açıklama yapma gereğini duydu: “Dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic. Doğudan batıya bütün Amerika boyunca bir turnuvadan ötekine koştu, şimdi de yeni zaferler için Arjantin’e gidiyor.” (Sayfa:1)

Stefan Zweig, “Satranç” adlı eserine bu satırlarla başlıyor.

New York’tan Buenos Aires’e hareket eden gemide öykünün üç başkişisi var: Dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı, usta bir satranç oyuncusu olmasına rağmen uzun bir süre satrançtan uzak kalan Dr. B. Şüphesiz bu üç karakterden en ilginci ise sıra dışı bir öyküsü olan Dr. B. karakteri... İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz, kahredici ve zulüm dolu etkisini üzerinde hisseden Dr. B., Naziler tarafından ilginç bir işkenceye maruz bırakılıyor. Yanlış anlamayın. Zindana atılmıyor, vahşi, ilkel işkencelere maruz bırakılmıyor. Dış dünyadan soyutlamaya dayanan bir işkence Dr. B’nin uğradığı işkence... Bir otel odasına yerleştirilen Dr. B. dış dünyadan tümüyle tecrit edilir. Gelin, bu tecrit sürecini kahramanın kendisinden dinleyelim:

“(...) İlk bakışta bana ayrılan oda hiç de rahatsızmış gibi gözükmüyordu. Odada bir kapı, bir yatak, bir koltuk, bir lavabo ve parmaklıklı bir pencere vardı. Fakat kapı gece gündüz kapalı duruyordu, masanın üstünde kitabın, gazetenin, tabaka kâğıdın, kurşunkalemin bulunması yasaktı, pencere bir yangın duvarına bakıyordu; kendi Ben’imin çevresinde ve dahası bedenimde mutlak anlamda hiçlik inşa edilmişti. Elimden her şey alınmıştı, zamanı bilmeyeyim diye saat, bir şey yazmayayım diye kurşunkalem, bileklerimi kesmeyeyim diye bıçak alınmıştı; hatta bir sigara gibi en küçük bir kendini uyuşturma aracı bile yasaklanmıştı. (...) Yapacak hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli olarak insanın çevresinde hiçlik, zamandan ve mekândan mutlak anlamda yoksun bir boşluk vardı.” (Sayfa: 37-38)

Herhangi biriyle konuşması da yasaktı Dr. B’nin. Kocaman bir boşluğun, kendi ifadesiyle kocaman bir “hiçliğin” içinde buluvermişti kendini. Arada sırada sorguya götürülmesi de rutini bozan tek şeydi onun için. İşte o sorgulardan birinde sırasını beklerken askıda asılı olan pardösünün içinde bulunan çeşitli satranç partilerinin bulunduğu kitabı çalan Dr. B., o sıkıntılı günlerde kendisine bir uğraş bulur ve satranç oynamayı öğrenir. Zamanla usta bir satranç oyuncusu olan Dr. B., bu gemi yolculuğunda çevresinin de ısrarlı istekleriyle dünya satranç şampiyonu Czentovic’e meydan okur.

Eserlerine psikoloji birikimini ustalıkla yansıtan bir yazar olan Stefan Zweig, “Satranç” adlı eserinde de bu yönünü ustalıkla okuyucularına yansıtabilmiştir. Eserdeki karakterlerin ruh hâllerini ustalıkla betimleyen Zweig, İkinci Dünya Savaşının karamsar tablosunu da okuyucularına hissettirmeyi başarmıştır.

Stefan Zweig’ın “Satranç” Adlı Eserinden Alıntılar

-Bize hiçbir şey yapmadılar - sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.

-Fakat sonuçta düşüncelerin de, ne kadar herhangi bir özden yoksunmuş gibi görünürlerse görünsünler, bir destek noktasına ihtiyaçları vardır, aksi takdirde dönmeye ve anlamsız bir biçimde kendi etraflarında çember çizmeye başlarlar; onlar da hiçliğe dayanamazlar.

-İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.

Okumak; özgürlüktür, değişimdir, gelişimdir. Okuma tutkusunu hiç kaybetmemeniz dileğiyle, keyifli okumalar...


Kaynak: Stefan Zweig, Satranç, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sezai Karakoç - Diriliş Muştusu

  Sezai Karakoç'un “Diriliş Muştusu” Adlı Eserinden Alıntılar -Diriliş eylemi, bir meşaleyi en elverişsiz şartlarda bile söndürmeden...