“Allah’a inanıyorum. Ben bir diriliş işçisiyim. Allah kentinin
işçisiyim. Allah’ın övdüğü, beğendiği İslâm toplumunu ören, toplumunun örülen duvarında
en küçük bir kum tanesi olmaktan öte öğüncüm olamaz.” (Sayfa: 8)
“Ben insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna inanıyorum. Bir
başka deyişle, insan ruhunda bir tapınak, insan ruhunun bir tapınak olduğuna inanıyorum.
İnsan orada kendi içine eğilir; o dupduru suda bulanıklığa ait ne varsa temizlenmeli
ve o mermersi geometride tek ışık ve tek aydınlık yansımalıdır: Allah’a inanma ışığı
ve ona inanma aydınlığı.
Sesimi yükseltirsem bunun için yükseltirim. Yoksa bunun dışında
dünyada hiçbir şey ses yükseltmeye değmez.” (Sayfa:9)
“Doğuyu Batıyı bilmeliyiz. Eski uygarlıkları derinlemesine
incelemeliyim. Yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini derinden derine
araştırmalıyım. Allah’ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslâm inanç ve
medeniyetine mensup olan bir toplum, nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer?
Bunun mutlaka bir veya birçok sebebi vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün bu
konuları incelemekte ilim benim rehberim olacaktır.” (Sayfa 15)
“Hakikate susamıştır sürekli olarak ruhum. Sürekli olarak
hakikati araştırır. İslâm’ı öğrenmek ve daha derinden kavramak için gece gündüz
çalışır. Peygamber önderdir, Kuran önderdir, kılavuzdur.” (Sayfa 22)
“Evet, inancıma göre, Müslüman, inanmış kişi, daima çağdaş
olmalı. Ama neyle çağdaş olmalı? Başkalarıyla çağdaş olmak değil, burada
kastettiğimiz çağdaşlık. Kendi kendisiyle çağdaş olmalı. İdeal İslâmla çağdaş
olmaya çalışmalı sürekli olarak.
Geçmişteki büyük İslâm yaşantısına hayran olmakla
yetinmemeli. O yaşantıyı bugün de gerçekleştirmeyi bir görev bilmeli.”
(Sayfa:29)
Müslüman, aslında bir diriliş eridir Sezai Karakoç’a göre
bu eserde. “Kendimin bir diriliş eri olduğuna inanıyorum. “ cümlesiyle başlayan
“Diriliş Neslinin Âmentüsü” kitabında Sezai Karakoç aslında bizlere ideal
Müslümanı anlatmak istemiştir. Eserin ilk satırlarında ise bir savaştan söz
eder:
“Bu nasıl bir savaştır? Topla, tüfekle, bombayla, molotof
kokteyli veya füze, nükleer silah veya gazla yapılan savaş olmaktan önce ve
öte, bir ruh savaşıdır. Ruhlar arasında olan bir savaştır. (...)
Bu bir zihniyet savaşıdır. Karayla akın savaşıdır.
Bu bir hayat tarzı, dünya görüşü, yeni bir medeniyet
savaşıdır.”
Bir “Diriliş Cephesi”nin bulunduğuna ve kendinin de o
cephede bir savaş adamı olduğunu, olması gerektiğini bu sözlerle anlatır Sezai
Karakoç.
Vücudunun ruhunun buyruğunda olması gerektiğini anlatan
yazar ruhun, sürekli olarak, Allah’ı bilme, Allah huzurunda olma savaşı içinde
olacağını bildirir. “Buna engel olmaya çalışan benlik içi veya ben ötesi
bütün yâd varlıklarla savaşacaktır sürekli olarak ruh.” diye de sözlerine
devam eder.
“Diriliş”i de açıklar Karakoç: “Diriliş, ruhun açtığı bu
sürekli savaşı sürdürme ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma demektir.”
Önemli bir düşünce adamı, şair ve tıpkı Cemil Meriç gibi bir
fikir işçisi olan Sezai Karakoç'un bu eserinde diriliş eri olmak isteyen
herkese bir pusula niteliğinde bilgiler var. 68 sayfalık “Diriliş Neslinin
Âmentüsü” adlı eser bir çırpıda okunacak bir eser değil aksine yavaş yavaş,
notlar ala ala, özümseye özümseye okunacak bir kitap.
(Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, Diriliş
Yayınları 46. Baskı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder