“Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten
sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez’in varlığı Yusuf
için büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu
müthişti.”
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sabahattin Ali’nin
kaleme aldığı “Kuyucaklı Yusuf” romanının en etkileyici satırlarındandır
yukarıda paylaştığımız alıntı. Muazzez’in varlığı Yusuf için önemliydi ve
Yusuf; Muazzez için, onu kurtarmak için başkaldırmıştı kasabanın kirli
düzenine.
“Kuyucaklı Yusuf” romanına bir aşk öyküsü diyebilir miyiz? Yusuf ile
Muazzez’in aşk öyküsü... Peki, bu eser için toplumsal aksaklıkları anlatan bir
eser diyebilir miyiz? Bizce her ikisini de diyebiliriz. “Kuyucaklı Yusuf”
aşk temasının yanında, kasabadaki kirli iktidar ilişkilerini, bozulmuş ve
yozlaşmış toplumsal düzene ve bu düzenin temsilcilerine başkaldıran Yusuf’un
öyküsü... Evet, Yusuf başkaldırır. Yusuf; kötülere, kötülüklere ve zalimlere
başkaldırır.
Sabahattin Ali, bu eserinde zalim bir taşra portresi
çizer bizlere. Bu zalim taşra portresi içerisinde bunalan bir karakter daha
vardır: O da kaymakam Salâhattin Bey’dir. Kaymakam Salâhattin Bey, Yusuf’u
evlat edinen kişidir ve Yusuf’u kızı Muazzez’den ayırt etmez. O da bıkmıştır,
bunalmıştır bu zalim kasabadan. Bunaldığı için de sık sık kasabadan kaçıp
doğaya sığınmıştır:
“Her taraf, yıkanmış gibi parlak ve aydınlıktı. (...)
Güneş olmadığı hâlde ortalık o kadar aydınlık ve temizdi ki (...)
Salâhattin Bey, başının dönmeye başladığını fark etti. Bu
kadar geniş, güzel ve sıcak bir tabiatın ortasında kendini şaşırmış gibiydi.
Fakat gözlerini tekrar etrafta dolaştırırken, aşağıda mor bir duman tabakasıyla
örtülmeye başlayan kasabayı gördü ve irkildi. Oraya, o küçük ve çukur yere
gidip gömülmek mecburiyeti ona pek acı geldi. “
Bakınız; “oraya, o küçük ve çukur yere gidip gömülmek mecburiyeti”
ifadesi ne kadar da güzel anlatıyor kasabada hâkim olan çarpık düzeni. Kasabada
öylesine bozuk bir düzen var ki bu kasaba Salâhattin Bey’in gözünde âdeta bir “mezar”
görünümündedir.
Türk edebiyatının en etkileyici ve bir o kadar da trajik olan
romanlarındandır “Kuyucaklı Yusuf”. Okurken çoğu zaman yumruklarınızı sıkacak ve
kokmuş, yozlaşmış düzene siz de isyan edeceksiniz.
Okumak özgürlüktür, değişim ve gelişimdir. Okumayı hayatınızın
merkezine almanız dileğiyle, keyifli okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder