Bazı eserler vardır ki okuduktan sonra o eserin etkisinden
uzun süre kurtulamazsınız. İşte uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız o
eserlerden birisi de Reşat Nuri Güntekin'in kaleme aldığı “Acımak”
romanıdır.
Türk edebiyatının en etkileyici, en duygusal romanlarından
birisidir “Acımak”. Bu eserle ilgili “insana, insana ait olan duyguları
tüm yoğunluğuyla anlatabilen bir eser” değerlendirmesini de yaparsak haksız da
olmayız sanırız. İdealist, taviz vermeyen, disiplinli bir öğretmen olan
Zehra'nın babası Mürşid Efendi'nin hüzünlü öyküsünü okuyacaksınız bu eserde. Bu
hüzünlü öyküyü okurken acıma duygusunu yüreğinizde tüm yoğunluğuyla
hissedeceksiniz. Ayrıca bu zavallı adamın hüzünlü öyküsünü okurken yüreği
katılaşmış, ahlâksız, şeref yoksunu insanlara ise âdeta veryansın edeceksiniz. Ayrıca
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacak; olayların, durumların arkasında
bambaşka şeylerin olduğunu anlayarak belki de hayata ve insanlara bakış açınız
ve yaklaşımınız değişecek.
Roman hakkında bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra isterseniz
romanın başkahramanı Zehra Hanım hakkında bilgi verelim. Romanın başkahramanı Zehra
Hanım’ı Reşat Nuri, okurlara şu satırlarla tanıtır:
“Bu Zehra Hanım için sizi o cihetten de temin edebilirim.
Çocuklarımıza verdiği terbiye de aynı derecede temiz ve mükemmeldir. Bir kere
çok müspet kafalı bir kadın... Hurafe ve hayal ile mütemadiyen mücadele eder,
talebesine ancak ilmin en müspet hakikatlerini öğretir. Sonra onda bir nevi hastalık,
hiç durmayan, onu daima için için yakan bir humma var: Doğruluk, fedakârlık,
manevî temizlik hastalığı... Haksızlığın, yalanın, riyanın hasılı, bütün
ahlâksızlıkların ve zaafların müthiş bir düşmanıdır.” (Sayfa: 10, 11)
Zehra Hanım; çalışkan, irade sahibi bir öğretmendir. Görev
yaptığı mektebi tüm imkânsızlıklara rağmen bir eğitim yuvasına dönüştürmüştür.
Kasabayı kendine vatan, mektebi de bir aile ocağı yapmıştır. Kasabanın en
sevilen, emniyet edilen, hatırı sayılan bir insanı olmuştur. Reşat Nuri,
Zehra’nın mektep için yaptıklarını şöyle anlatır:
“(...) Parasız hiçbir şey olmaz, deriz... Esas itibariyle
çok doğrudur... Fakat çalışan ve irade sahibi bir insanın da az para ile ne
büyük işler yapabileceğine bu mektepten güzel misal gösterilemez... Mesela badana,
dam, cam tamiri filan gibi şeyler için para veririz. Eteklerini beline dolar,
bu işleri kendi görür... Zaten elinden gelmeyen iş yok gibidir. (...) “ (Sayfa 9)
Bütün bu olumlu özelliklerine rağmen Zehra Hanım, Maarif
Müdürü Tevfik Bey’e göre “tam bir insan” değildir. Çünkü ona göre “doğruluk,
temizlik, fedakârlık hastalığı onda insanlığın en kıymetli bir kabiliyetini
öldürmüştür: Acımak kabiliyeti...” (Sayfa 12)
İşte, Reşat Nuri Güntekin’in “Acımak” adlı eserinde
Zehra Hanım’ın “acımak” kabiliyetinin niçin öldüğünü ve Zehra Hanım’ın babası
Mürşid Efendi’nin hazin dolu öyküsünü duygulanarak okuyacaksınız. Keyifli
okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder