“Günümüzün önemli sorularından birisi şu: Onca maddi ilerlemeye
rağmen, insanlar neden önceki nesillere göre daha mutsuz?
Özgürlük var ama bağlılık yok. Haklar var ama diğerkâmlık
yok. Refah var ama amaç yok.
Bolluk çağında ruh açlıktan kıvranıyor. Maddeci yönelim
insanı ıssızlaştırıyor. Ruh çoraklaşıyor. Maddeci değerler derinlerimizde saklı
duran emniyetsizlik hissini uyandırıyor ve bizi ancak çok sahip olmakla mutlu
olabileceğimiz yanılsamasına götürüyor. Bunun için de zaman satıp para almamız
gerek. O kadar çalışıyoruz ki sevdiklerimize ayıracak zamanımız kalmıyor. Anne,
babalık ve arkadaşlık gibi paraya tahvil edilemeyen her şey değer kaybediyor.
Koşuşturma ve zaman yokluğu içinde kişisel özgürlüğümüz sınırlanıyor. Servet,
ün ve imaj uğruna halislik, sahicilik ve özerklik feda ediliyor.
(...) Maddeci zihniyete göre, başka insanları düşünmek,
onlara şefkat göstermek size başarı ve kazanç olarak geri dönmediği için
insanlara zaman ayırmanız gerekmiyor. İnsanları da şeyleştiren, onları
kullanılıp atılabilir eşya derekesine indiren bu anlayış, günümüzde yakın
ilişkilerin ve sadakatin altını oyuyor.
(...)
Maddecilik kültürü tamahkârlığı kamçılıyor. Bireyler
“kazanan hepsini alır” ekonomileri içinde büyüyor. Amaç sofradan kapabildiğini
kapmak. Herkes kendi hırsı ölçüsünde pay talep ediyor. Böyle bir ekonomik
manzarada bencillik ve maddecilik, ahlâkî sapmalar olarak değil, hayatın amacı
olarak görülüyor. Kendi iyilik hissimizi ve başarımızı içe doğru bakarak, ruhumuzu
ve bütünlük duygumuzu tartarak değil, dışa bakarak, neye sahip olduğumuzu ve daha
neyi alabileceğimizi tartarak ölçüyoruz. Bu öyle bir dünya görüşü ki
başkalarının başarısı; sahip oldukları bilgelik, nezaket veya topluma
yaptıkları katkı ile değil, “doğru” elbise, ev veya arabalara sahip olmalarıyla
değerlendiriliyor.
(...) İnsan, içinde yaşadığımız çağda en çok yakınlık ve
samimiyet arıyor. Güvenebileceği, sırtını yaslayabileceği dostlar arıyor. İşyerlerini
bile çalışma arkadaşlarımızı seviyorsak seviyoruz. Günümüz çalışma koşullarında
rekabetçilik arkadaşlık ilişkilerini de zehirliyor. Güvensizlik ve rekabetçilik,
iş ortamında samimiyetin altını oyuyor. Yakınlığı kaybettiğimizde soğuk,
benmerkezci, düşman kişilikler oluveriyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder