18 Haziran 2024 Salı

Sezai Karakoç - Diriliş Muştusu

 

Sezai Karakoç'un “Diriliş Muştusu” Adlı Eserinden Alıntılar

-Diriliş eylemi, bir meşaleyi en elverişsiz şartlarda bile söndürmeden elde tutma, yüksekte tutma girişimidir. (Sayfa:8)

-İnsan kendi barikatlarının mahkumu ve kendi zincirlerinin tutsağı olmuştur. Ama bu kıyamete kadar sürüp gidecek değildir. Diriliş nesli, bu mahkumluğa, bu tutsaklığa başkaldırmanın cesaretini gösterecek ve bu başkaldırmayı yeni uyuma dönüştürmenin yöntemini kestirecektir. (Sayfa:13)

-Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ürkmeyiniz. İnsanın alınyazısı, ağırlığıyla, şartların ötesindedir. (Sayfa:13)

-Azgın bir kışı yaşıyoruz. Bunu aşarsak, sabır ve dayanıklılık gösterirsek, bahar ve arkasından yaz gözükecektir.

Ve çiçeklerin en üstünü ve meyvelerin en kurtarıcısı, bir ilâhî armağan gibi, dalların ucundan uzanacaktır göğe açılmış ellere doğru. (Sayfa:14)

-Diriliş, bir özgürlük kültürü ve uygarlığıdır. Doğu ve Batı kültürlerine karşı özgürdür diriliş kültürü. Hakikat uygarlığı olan İslâm’ın yeniden açan özgürlük çiçeğidir diriliş kültürü.

11 Haziran 2024 Salı

Yakup Kadri - Yaban

 

Kaybedilen I. Dünya Savaşı'nın sonunda emir eri Mehmet Ali'nin davetiyle Porsuk Çayı'nın kıyısındaki bir köyde kalan genç, vatansever bir subay olan Ahmet Celâl'in gözünden aydın-halk kopukluğunun yoğun bir şekilde anlatıldığı “Yaban” romanı, Yakup Kadri'nin “Anadolu Mezalimini Tahkik Komisyonu” ile birlikte Anadolu'ya yaptığı bir teftiş gezisinin ürünüdür.

Romanın başkahramanı Ahmet Celâl, savaşta sağ kolunu kaybetmiş vatansever bir subaydır. Ahmet Celâl, günlüğünde sağ kolunu kaybetmesiyle ilgili şu ifadeleri kullanır:

 

“Lakin, bu köyde de hiç kimse kolsuz olduğumun farkında değil... Oysa, burada, isterdim ki farkında olsunlar. Zira, sağ kolumu, ben, onlar için kaybettim. İstanbul'da zilletim olan şey burada şerefimdir. Hatta, ilk günler Mehmet Ali ile köyde dolaşırken şuna buna rastgeldik mi, hemen sağ yanımı çevirirdim. Hele, yeni yetişen delikanlılarla genç kızlara ne yapıp yapıp mutlaka bu eksikliğimi hissettirmeye çabalardım. Bu, benim son süsüm, son gösterişim, son çalımımdı. Beş on gün içinde o da gitti. Sağ kolumun yokluğu kimsenin takdirini celbetmek söyle dursun, hatta merhametini bile uyandırmadı. Acaba niçin? Bunu sonradan anladım. Zira, burada, sakatlık hemen herkese mahsus bir hal gibidir.” (Sayfa:19)

 

Köylüler, Ahmet Celâl’e “Yaban” olarak bakmaktadır. Ahmet Celâl’in en normal hareketleri köylüye çok tuhaf gelmektedir:

 

“En basit, en sade, en tabii hareketlerim onlara, bir sirk ortasında, bir soytarının takla atışları, sıçrayışları, yuvarlanışları kadar tuhaf geliyor.

Mehmet Ali’ye soruyordum:

-Niçin her şeyim senin hemşerilerinin bu kadar tuhafına gidiyor?

Mehmet Ali önce inkâr etmek istiyordu; sonra kendini tutamıyor; baklaları, birer nasihat hâlinde, ağzından çıkarıyordu:

-Beyim her gün traş olmayıver.

-Beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek.

-Beyim, bizde saçlarını kadınlar tarar.

-Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar.” (Sayfa 21)

 

Ahmet Celâl, köy halkının Milli Mücadele’ye karşı ilgisizliğini, kayıtsızlığını büyük bir hayret ve dehşetle izler. Köy halkının bu durumu Ahmet Celâl’in içini adeta yakıp kavurmaktadır.

 

Yakup Kadri’nin “Yaban” Adlı Eserinden Alıntılar

-(...) Ben, burada diri diri, bir mezara gömülmüş gibiyim. Hiçbir intihar bu kadar şuurlu, bu kadar iradeli, bu kadar sürekli ve çetin olmamıştır. (Sayfa:17)

-Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.

-Kaç yaşımda olduğumu ve arkamda bıraktığım geçmişi unuttuğum gün, kimbilir, ne kadar rahat edeceğim!

8 Haziran 2024 Cumartesi

Kemal Sayar - Merhamet

 

Kemal Sayar’ın “Merhamet” Adlı Eserinden Alıntılar

-Sadece hakikati konuşmak değil, onu duymak da cesaret ister. Cesaretin varsa sus ve dinle. (Sayfa 11)

-Yalnızlığın acısı tıpkı susuzluk gibi. (Sayfa:12)

-Hayatta hiçbir karşılaşma tesadüf değil. Yüz yüze geldiğimiz her insan bize bir şey öğretebilir, bizi mutluluğa veya mutsuzluğa gark edebilir. (Sayfa:14)

-Demek ki, maddi olan manevi olanı satın alamıyor. Demek ki, hayatın özünü maddi olanla değiş tokuş edilemeyen değerler oluşturuyor. (Sayfa:21)

-Kadere karşı konulamıyor. Kader tecelli edecek olduğunda, gören gözler görmez oluyor. İnsanın hayatın akışını kontrol edebileceğini sanması, büyük bir safdillik.

Hayat uzun bir yolculukta bir ağacın altında verilen kısa bir mola gibi. Kervan yürüyor. İnsan acıyla olgunlaşıyor. (Sayfa:24)

-Kalıcılık yurduna inananlar için ölüm bir vuslattır, düğün gecesidir, can kuşunun kafesinden kurtularak özgürlüğe kanat çırpmasıdır. (Sayfa:24)

-O'na aitiz. Hayatı veren, onu alacağı saati belirliyor. Ama yüreğin türlü halleri var. Kuyularda feryat eden bir Yusuf var. Ve o feryadı bir duyan var. (Sayfa:26)

-Sesimi uzaklara yazıyorum. Yas ülkesinin bu en soğuk kışında, bir tipinin ortasında kaybolmuş gibiyim. Bir yol, bir yön belirlemem gerek, ancak bu yolculukta bana kılavuzluk edecek bir haritam yok. (Sayfa:27)

-Hüzün bize dünyanın geçiciliğini, hayatın kırılganlığını öğretir. Güzel bir an, bir daha geri gelmeyebileceği için, dolu dolu yaşanması gereken bir zaman parçasıdır. Evet insan kelebekten daha uzun ömürlü ama etrafındaki her şey anbean zeval buluyor, kaybolup gidiyor. (Sayfa:36)

-Güzellik unutulmaz. (Sayfa:42)

(Kaynak: Kemal Sayar, Merhamet, Kapı Yayınları)

3 Haziran 2024 Pazartesi

Antoine de Saint-Exupery - Küçük Prens

 Küçük Prens'ten En Güzel Alıntılar 

-Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu. (Sayfa 12)

-Onu anlatmaya çalışmam unutmak istemeyişimdendir. İnsanın arkadaşını unutması ne acı. Kaldı ki arkadaşı olan kaç kişi var içimizde? Bir gün onu unutursam gözleri sayılardan başka şey görmeyen büyüklere dönerim. (Sayfa 31)

-“O zaman sen de kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”

(Sayfa 65,66)

-Kendini beğenmişlerin gözünde herkes bir hayrandır. (Sayfa 67)

-Kendini beğenmiş duymadı bile. Çünkü kendini beğenmişler yalnız övgüleri dinler. (Sayfa 69)

-“İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...”

“İnsanların arasında da yalnızlık duyulur,” dedi yılan. (Sayfa:95)

 

Sezai Karakoç - Diriliş Muştusu

  Sezai Karakoç'un “Diriliş Muştusu” Adlı Eserinden Alıntılar -Diriliş eylemi, bir meşaleyi en elverişsiz şartlarda bile söndürmeden...