Rasim Özdenören / Denize Açılan Kapı
Öykücülüğü ve denemeciliğiyle edebiyatımızda derin izler bırakmış
olan Rasim Özdenören’i bu kez “Denize Açılan Kapı” adlı öykü
kitabıyla sitemizde konuk edeceğiz.
Rasim Özdenören, insan ruhunun çıkmazlarını kısa
öykülerle ele aldığı “Denize Açılan Kapı” adlı öykü kitabında kimi zaman
“ölüm” temasını ustalıkla anlatmış kimi zaman da insan ruhundaki çalkantıları
dile getirmiştir. İnsan ruhunun derinliklerine kendine has tarzıyla inen
Özdenören, hayatın içinden seçtiği kesitleri yine kendine has tarzıyla anlatmış,
öyküyü olaydan sıyırmıştır. Öyküyü olaydan sıyırması, sık sık ruhsal
betimlemelere yer vermesi, bireyin iç dünyasını ayrıntılı bir şekilde anlatması
olay öykülerini seven okurlara hitap etmeyebilir. Ancak tek solukta bir kere
okunup bitirilecek bir kitap değildir “Denize Açılan Kapı”. Defalarca, sindire sindire okumak gerekir
kanımızca. Her okuyuşta farklı noktalar keşfedeceğimiz bir eser...
Eser hakkında kısa bir yoruma yer verdikten sonra kitaptan
bazı alıntıları sizlere aktaralım.
Rasim Özdenören’in “Denize Açılan Kapı” Adlı Eserinden
Alıntılar
-(...) Tıraş olsam mı acaba? Evet tıraşlı olarak yola
çıkmak daha güzel. Tazelik. Güneş kadar taze ve eskimemiş. Fakat bizim
yaptığımız eskimişliği örtmek. Eskiyoruz aslında ama tıraş olarak gizliyoruz
eskimeyi.
- (...) Ben neyi sevdiğimi biliyor muyum? Galiba
tükeniyor, sevgi de tükeniyor, her şey de. Bir çaresi olmalı tükenmeyi
önlemenin.
- (...) Tekrarı mümkün olmayan tek gerçek var, ölüm.
(Kitaplara bakar.) Bunlarsa yaşamayı anlatıyor. Yavanlıkları bundan olsa gerek.
Bilmemiz gereken tek gerçeğe yaklaşan bile yok. (Küskün bir sesle) Asıl
şaşılacak olan şey budur işte.
-Kimi zaman güneş ışığına boğulmuş tozlu sokaklarda bir
başına yalnızlık duyguları boğazına düğümlenmiş olarak ve nereye gideceğini
bilmeden dolaşırdı.
-Duru, boş sokaklar hiçbir şey söylemezdi ona. Ya da
söylerse eğer, söyledikleri onu kahretmekten başka işe yaramazdı.
-Ama göze aldığı hayatın kaçınılmaz gerekleri diye
saydığı, daha doğrusu kendisine öyle belletilmiş olan bütün bunlar, basit bir
kapı gıcırtısından daha mı önemli şeylerdi?
-Bütün ömrünü değersiz şeylere boyun eğmeyi öğrenmek için
harcamış gibi duyumsuyordu kendini.
-Gidiliyordu, sonra geri dönülüyordu, yeniden
yürünüyordu, durup bakınılıyordu, yemek yeniyordu, sonra gene acıkılıyordu,
uyanılıyor ve uyunuyordu. Bu muydu? Bunlar için mi soluk tüketiyordu?
Hırpalanıyor ve yaşıyordu?
Rasim Özdenören’in “Denize Açılan Kapı” adlı eseri dikkatli
bir şekilde okunması gereken bir eser... Herkese keyifli okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder